H. Yeşim Koçak Hanımefendinin, “Saklı Değerler” (Öykü) 2003, “Bırakın Güzeller Konuşsun” (Deneme) 2004, Muhabbet Buyursun Gelsin” (Öykü) 2005, “Bekleyen” (Öykü) 2006, “Çoban Aşkın Çocuğuydu” (Roman) 2006, gibi biri birinden güzel eserlerinden sonra, “Ey Ruh(um) Geldinse Masaya Vur” isimli yeni eseri de elimizde.
Bu dönemler yazarımızın, en usta ve velût dönemleri. Okuyucusuna arka arkaya biri birinden değerli eserler sunuyor. Kitaplarında muhtevadaki güzellik yanında, fikir yapısındaki derinlik de hemen fark ediliyor. Dil zenginliği ise zirvede.
Yazar, elimizdeki eserinin ilk bölümünde, “...Mefhumların eski asaleti kalmadı, yaşantımız da kendimize yüklediğimiz anlamla birlikte bu tereddiden nasibini aldı.” diyor. (s.9)
Eserde yer yer eski-yeni karşılaştırması yapılarak, kaybedilen değerler ustaca gözler önüne seriliyor. Böylece insan düşünceye sevk ediliyor.
“Biz büyüktük ve büyük oynardık.... Galiba ağırlığımız da vardı. Derûnî pahamız epey tutardı.” diyor yazar. (s. 12-13) Gerçekten öyle değil mi idik?
Şimdi, maddenin esareti altında kemiyetle eyfiyet yer değiştirdi veya biri birine karıştı.
“Derin hayatımıza ışık, ayna tutacak ilke(ler) yokluğu; zafiyeti artırıyor. Hatta yanılgılarımızı, takıntılarımızı iman hâline getiriyor.” (s.29)
Gerçekten günümüzde ilkesizlik her konuda öne çıkıyor...
“Hayatımızda, iç dünyamızda dışa vuranlarda, siyasetimizde, kültürel alanlarda bir belirsizlik geziniyor.” Her sahada kaos hakim.
Yazar, “Hayallerimiz var ki, ona tutunurduk.” diyor. Gerçekten tutunacak hayallerimiz bile kalmadı. Ruhumuz örselendi, ideallerimiz bayağılaştı, manen derin bir çöküntü içerisindeyiz.
“Şiddet günümüzün belirgin özelliklerinden. Çocuklar ve yeni nesil şiddetten korunamıyor. “Aynı şekilde” Çocukluk ve gençlik hızla masumiyetini kaybediyor. İnsanlığımız düşüşte.” (s.49-53)
“Türklük ve Müslümanlık bir şuur ve gurur olarak yaşatılmıyor. Özümüzden utanıyoruz ve millî benliğimize dair bir azamet duygusu yaşamıyoruz.”
Kaybolan değerlerimizden “Dil meselesi” önemli bir konu. Yazarımızın bu konuda da söyleyecek sözleri var elbet. İşte bu konuda da isabetli birkaç tespit:
“...Türkiye’de bir dil yıkımı acımasızca gerçekleştiriliyor. Katledilen kelimelerle birlikte; bir milletin tarihî, kültürel, ‘temeli’ sağlam bir istikbali hazırlayan bağları, yaşama haysiyeti ve topyekûn bir hayat iradesi çökertiliyor.”
“Edebiyatın, sanatın soylu güzelliğini, ruhlar üzerindeki satvetini, sihrini ve şiiriyetini kaybettiği gözlemleniyor.”
“Müşterek bir ruh lisanını konuşan, ortak kuşatıcı değerlerin potasında eri(i)miş, insanî ülküleri şiar edinmiş şahsiyetler artık yetişmiyor.”
Tespitler gerçekten isabetli değil mi? Bu dil perişanlığında elbette yetişmez. Kitapta böyle biri birinden önemli ve sürükleyici müstakil konular halinde devam edip gidiyor.
Daha önceleri kitap tanıtımlarımızda da ifade ettiğimiz gibi, H. Yeşim Koçak Hanımefendinin dil konusunda pek çok yazara, hatta pek çok meşhur yazara örnek olacak dil hassasiyeti var.
Meselâ yazarımız, “birey” demiyor, “fert” diyor. “yaşam” yerine “hayat” demeyi tercih ediyor. “Sun’î” yerine katiyen “yapay” demiyor. Bunlar gibi onlarca örnek... Yakın zamana kadar bütün yazarlarımızın, hatta sokakta insanımızın kullandığı yüzlerce Osmanlıca kelimeyi, ustalıkla kullanıyor.
Hüzeyme Hanım, şimdi pek az yazarın kullandığı, “şapka” dediğimiz işaretleri de, “Şapkayı Türk Dil Kurumu” kaldırdı” diyen cahillere rağmen kurallarına uygun şekilde, kullanmayı ihmal etmiyor.
215 sayfayı bulan bu güzel eser, Nüve Kültür Merkezi yayınları arasında neşredildi. Bu eserin yediden yetmişe herkes tarafından, üzerinde durarak ve düşünerek okunması gerektiğini düşünüyoruz. Hele dil meselesini halletmek isteyen gençler bu eseri mutlaka okumalı.
Yazarımızı ve yayınevini candan kutluyor ve daha nice güzel eserlere diyoruz.
Son 5-6 yıldan beri, Konyalı bayan yazarların arka arkaya güzel eserler vermesi de son derece önemli bir gelişme. Bu konu üzerinde de ayrıca duracağım.
-------
NOT: Geçen cumartesi günü sınıf arkadaşlarımızdan S.Ü. İlahiyat Fakültesi emekli öğretim üyelerinden M. Özgü Aras ile memleket kültürüne büyük hizmetlerde bulunan değerli dostumuz M. Lütfi İkiz üstadımızı toprağa verdik. Aras ve İkiz ailelerinin acılarını paylaşır, kederli ailelere Cenab-ı Hakk’tan sabr-ı cemil niyaz ederim.