Bir televizyon kanalı, su arıtma cihazı pazarlıyormuş. Geçenlerde bu kanalın Konya temsilciliğinden telefon ettiler. Tanıtım için randevu istiyorlardı. Önce kabul etmek istemedik. Onlar bizden ısrarlı çıktı. Bir akşam cihazlarının tanıtımı için geldiler. Eve gelen genç adam, işinin ehli ve inançlı bir insandı.
Genç bizden biri şebeke, diğeri tatlı su çeşmelerinden alınmış iki çay bardağı su ile iki de boş çay bardağı istedi. İstediklerini getirdik. Bir bardak da çantasından çıkardığı şişeden doldurdu.
Pazarlamacı genç, önce su değerleri ile bilgiler verdi. Dünya Sağlık teşkilatının içilebilir su değerlerini açıkladı. Vücutta biriken klorun kanserojen özelliğinden bahsetti. Sonra cebinden çıkardığı bir aletle su değerlerini ölçmeye başladı. Verdiği bilgilere göre, şebeke suyunun da, tatlı su çeşmelerinden alınan suyun da değerleri çok yüksek çıktı. Ölçümlere göre tatlı su diye içtiğimiz su ile şebeke suyu arasında çok fark yok. Tatlı suyun değeri diğerine göre biraz düşük. Yani biraz daha kaliteli.
Aklıma bir muziplik geldi. Bir ara dışarıya çıkıp hanımdan bir bardak da Zemzem getirmesini istedim. Hanım bir bardak da zemzem getirdi. Zemzemi, kapalı şişe suyu diye gence verdim. Bunun zemzem olduğunu söylemedim. Genç tahlil çubuğunu bardağa daldırır daldırmaz hemen, “Bu Zemzem” dedi. Ve zemzemi kafasına dikip içiverdi. Hayretler içerisinde kaldım. Gencin elinde Zemzeme daldırılan çubuk, elli rakamını gösteriyordu. Diğerlerinde bu rakam 400’e yakın veya üzerinde idi.
Daha önce gazetelerde okumuştum. Dünya Sağlık Teşkilâtı, dünyada en iyi içilebilir suyun, Zemzem olduğunu açıklıyordu.
Zemzem gerçekten, Müslümanlara Allah’ın bir lütfü. Her geçen yıl zemzem kullanımı artıyor. Yer altından durmadan zemzem çıkarılıyor. Dünyanın her tarafına zemzem götürülüyor. Buna rağmen ne Zemzem bitiyor, ne de kalitesi bozuluyor.
Evde, on beş yıl önce gelen zemzem de var, geçen yıl gelen de. Zemzem ne kadar eskirse eskisin ne tadı bozuluyor ve ne de rengi. Bekletilen, içtiğimiz ve kullandığımız sular, birkaç ay içerisinde yosunlanıp rengi, kokusu ve tadı bozuluveriyor.
O akşam genç, suya cereyan vererek bazı deneyler daha yaptı. Hem şebeke suyunun, hem de tatlı su çeşmelerinden alınan suyun rengi bulandı. Bu suyu peçete ile süzünce, peçete üzerinde birkaç milimlik kahverengimsi bir çamur tabakası ortaya çıktı. Damıtılan su da böyle bir bulanma meydana gelmedi. O günden beri evde su içerken, hep o iğrenç tablo gözümüzün önüne geliveriyor. Bu durum karşısında her hâlde KOSKİ’nin de kendine göre yapacağı bir açıklama vardır.
Pazarlanan bu aygıtın suyu sadece içme ve yemekte kullanılıyor. Bunu banyoda bile kullanamıyorsunuz. Evlerde kullanılan bazı aletler de kireçten etkileniyor. Bu alet bunu da sağlayamıyor. Sonra bu aletle damıtılan su, ne kadar sağlıklı? Su damıtılırken insan sağlığı için faydalı mineraller ne oluyor? Bu sorular da kafa karıştırıyor.
Bu kadarını bulamayanları veya daha kötü suları içmek mecburiyetinde kalanları düşündükçe insan, buna da şükrediyor.
Merhaba Gazetesi 02.02.2009