Geçen hafta perşembe günü, Akademik Sayfa yazarlarımızdan, değerli dostumuz Prof. Dr. Sedat Temur Hocayı elim bir trafik kazası sonunda ve en verimli bir çağında toprağa verdik. Üniversiteden dostluğumuzu bilen arkadaşlar telefon ettiklerinde âdeta şok geçirdim, vefatına inanamadım.
Sedat Hocayı on yıl kadar önce, müşterek dostlarımızdan Prof. Mustafa Karaduman Bey vasıtası ile tanımıştım. Konya Aydınlar Ocağı’nda üç dönem birlikte çalıştık. Uyumlu ve gayretli bir insandı. Ben Ocak’tan ayrılınca o da ayrıldı. Ama münasebetimiz hiç kesilmedi. Teknik adam olmasına rağmen, Akademik Sayfalar’da fikir ve kültür yazıları yazdı.
Edebiyata ve şiire karşı ilgi duyuyordu. Yazdığı uzun bir hikâyesini, ısrarım üzerine “Hayatım On Beş Saniye” adıyla bastırmıştı. O zaman eserin tanıtımını da Akademik Sayfalar’da Saim Hoca yapmıştı.
O vakitler kafam kitabın ismine takılmış, kitaba başka bir isim koymasını istediğimde, bu isim üzerinde ısrar etmişti. Öyle de çıktı. Demek ki ısrarında bir sebep varmış. Hayatı gerçekten on beş saniye gibi geldi geçti.
Sedat Bey, çok okuyan, düşünen ve gerçekten aydın bir insandı. Türkiye’de böyle insan az yetişiyor.
Türkçe’ye hâkimdi. Temiz ve güzel bir dille yazardı. Akıcı bir üslûbu vardı. Geçen yıllarda onunla birlikte, “Türk Aydını ve Meseleleri” konusu ile ilgili bir çalışma yapmıştık. Kitap yayın safhasına gelmişti, ihmal ettik bastırılamadı.
Bu yıl son zamanlarda, eski tarzda bir gazel yazmıştı. Tatilden önce bu gazelini de neşretmiştim.
Sedat Beyin branşı ile ilgili yazdığı kitapları da vardı. Bunlar, bazı üniversitelerde ders kitabı olarak okutuluyordu. Bilgisayar konusunda da uzmandı. Geçen yıllarda bilgisayarla ilgili bir kitabı daha çıkmıştı. Selçuk Üniversitesi’nin en genç ve başarılı profesörlerinden birisi idi.
Sedat Bey, çalışkan, samimi, candan ve bulunmaz bir dosttu. Geçen on yıl içerisinde onunla münasebetimiz hiç kesilmedi. Zamanla ağabey, kardeş gibi olmuştuk.
Son beş-altı yılı, ailevî meseleler yüzünden çok sıkıntılı geçmişti. Bu sürede kendisine elimden geldiğince destek olmaya çalıştım. Bu süre içerisinde kendisini ilmî çalışmalara verdi. Dış ülkelerde pek çok makalesi yayımlandı. Bu suretle çalışmaları ile kendisini oyalıyordu.
Üç ay kadar önce aile arasında nişan merasimleri yapılmış, yüzüklerini bana taktırmıştı. Nişanın hemen ardından da nikâh ve düğün ile ikinci evliliğini yapmıştı.
Çocuklarına karşı son derece müşfikti. Münasebetlerini hiç kesmedi. Onlara sabır ve şefkatle yaklaştı. Sonunda da kazanmıştı. Ama elim bir trafik kazasına yenik düştü.
Rektörlük binasında yapılan merasimde, S.Ü. Rektörü Sayın Okudan’ın Sedat Hocanın adının Kampus’de yeni yapılan bir birime verilmesi hususunda verdiği müjdeyi takdirle karşıladık.
Mübarek üç aylarda ve cuma gecesi toprağa verdiğimiz değerli dostumuza Allah’tan rahmet, üniversite camiasına ve kederli ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyorum.
“Allah bu değerli kardeşimize merhameti ile muamele buyursun” demekten başka elimizden ne gelir?