Dünyada en kadim ve köklü devlet geleneğine sahip toplumlardan biriyiz. En güçlü zamanlarımız, devlet-millet kaynaşmasının olduğu dönemlerde olmuştur. Devleti de, adı ne olursa olsun, devlet başkanları temsil eder. Kaynaşma dönemlerinde devlet başkanlarına gösterilen saygı ve bağlılık zirvededir. Bu aziz millet, kendinden saymadığı liderlere de itaat etmez.
Anadolu Selçuklu vezirlerinden Mühezzibüddin Ali, Moğol Hükümdarına, üstüne basa basa, “Anadolu Selçuklu sultanlarından başka kimse ülkede nizamı kuramaz; vilâyetlerin halkı da gönül rızasıyla, onlardan başkasına itaat etmez, yabancı bir hükümdar da halkın rızasına dayanmadan bu memleketi idare edemez.” demiş ve isteklerini Moğol hükümdarına kabul ettirmiştir.(1) Devlet başkanlığında halkın rızası ve tasvibi de şarttır.
Güneydoğuda Cumhurbaşkanı Gül’e gösterilen sevgi tezahürü bu geleneğin bir devamı mahiyetindedir. Bu millet, Kürt’ü ile Türk’ü ile hangi ırka mensup olursa olsun bütünüyle soyu sopu ne olduğu bilinmeyen türedilere itaat etmez. Cumhurbaşkanı’na gösterilen ilgi ve sevgi, onun şahsında devletedir. Terörist başı bunun için tedirgin olmuştur.
Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar dikkate alındığında, acilen yapılması gereken bir şey var, o da; terörist başının bir şekilde susması veya susturulmasıdır. Devlet bu basireti ve gücü göstermelidir. Terörist başı bu gücün farkında değil. Milletin sabrı taşmadan bu iş bir şekildi bitirilmelidir.
Bir de bu dönemde Meclis’e giren bir kısım milletvekili de akıllarını başlarına almalı, askeri ve toplumu rahatsız eden tavır ve beyanlardan kesinlikle sakınmalıdırlar. Güneydoğuda Devlet başkanına gösterilen ilgi ve sevgiden sadece terörist başı değil, onlar da ders almalıdır. Halkın taşıdığı pankart ve atılan sloganların çoğu göz yaşartıcı idi.
Bu konuda söyleyecek çok şey var da, bazıları zülf-i yare dokunur. Özetle birliğimiz konusunda verilen mesajlar gerçekten ümit verici. Bu devam etmelidir.
SU GEÇERKEN AT DEĞİŞTİRİLMEZ
Bir işgüzar muhabirin Hz. Mevlâna ile ilgili toplantıdan aktardığı görüntü, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürü’nün başına iş aştı. Müfettişler işe el koymuş. Müdür Bey de açığa alınmış.
İlân edilen Mevlâna yılının bitmesine şurada üç ay gibi kısa bir süre kaldı. İnceleme meselesi süre sonuna bırakılmalı idi. Çünkü konu, faaliyetin esası ile ilgili değil. Faaliyetler inkıtaa uğrayabilir ve duraklayabilir. Bizim endişemiz bu. Onun için atalarımız, “Su geçerken at değiştirilmez” demişler.
Mecelle’nin genel hükümleri arasında da bir madde var. Bu madde, “Zaruretler memnu olanı mubah kılar” denilir. Ayakkabı adamcağızın dayanılmaz şekilde ayağını sıkmış. Başına gelmeyen bilemez. Birkaç dakika ayakkabısını çıkarmasından kıyamet kopmaz.
Bir kısım medya işi, Mevlâna’nın kemiklerinin sızlamasına kadar götürdü. “İnsanların kusurlarını örtmede gece gibi ol” diyen Pîrin hoş görüsü, dünyaca malum. Onu, ayakkabının çıkarılmasından ziyade, bu hazımsızlık rahatsız eder gibi geliyor bana.